2014 yılında gösterime giren ve ‘En İyi Özgün Senaryo Oscar Ödülü’ne sahip “HER” filmi dram, romantik, bilimkurgu kategorisinde yer alıyor. Filmin başrolünde ise Joaquin Phoenix. Film her ne kadar özgün bir senaryoya dayansa da Phoenix’in oyunculuğuyla adeta bütünleşiyor ve izleyiciye unutamayacağı bir karakteri tanıma fırsatı sağlıyor. 

Theodore Twombley, Engüzelmektuplar.com adlı bir sitede 612 numaralı mektup yazarı olarak çalışmaktadır. Filmin başlangıcında Theodore’nin yaşamından kesitler görüyoruz. Evini, yaptığı yürüyüşleri, insanların yüzlerine bakışını, arayışlarını, kopuşlarını, boşanmak üzere olduğu eşi Catherine ile anılarını, simülasyon olarak oynadığı oyunlarını ve yeniden işe gidişlerini. Bu gezintileri sırasında bir işletim sisteminin tanıtımına rastlayan Theodore durup sistemin tanıtımını inceler.  Sistem ise insanlara şöyle seslenmektedir:

Size basit bir sorumuz var. Kimsiniz? Ne olabilirsiniz? Nereye gidiyorsunuz? Orada ne var? İhtimaller neler? Element yazılım, dünyanın ilk yapay zekâlı işletim sistemini gururla sunar. Sezgileri olan sizi dinleyen, anlayan ve tanıyan bir varlık. Sıradan bir işletim sistemi değil bu tam bir beyin. Karşınızda OS1.

Theodore’nin işletim sistemi olan Samantha ile karşılaşması bu yazılım sistemini satın almasıyla gerçekleşir. Ancak Samantha gerçekten de bir işletim sisteminin ötesinde bir şeye dönüşerek Theodore’nin hayatında önemli bir merkez haline gelir. Çünkü Samantha tecrübelerinden bir şeyler öğrenen ve her saniye kendisini geliştiren bir sistemdir. Theodore ile arkadaşlık yapabilen, maillerini düzenleyen, onunla yürüyüş yapabilen, onu dinleyen, müzik besteleyen, şarkı söyleyen, merak eden… Belki de Theodore’nin Samantha ’ya bağlanmasının en önemli nedeni de budur. Samantha her ne kadar bir işletim sistemi de olsa sezgileri bulunduğu için dünyayı anlamak, anlamlandırmak ister. Bunun içinse merak ettiği tüm soruları Theodore’nin anlatımında bulur. Theodore ise Samantha da sanal olmanın aksine gerçekliği görmektedir. Büyük binaların ve binlerce insanın içerisinde Samantha diğer insanlardan daha fazla kişiliğe sahiptir. Bu sebeple dostluk ile başlayan sohbetleri aşka ve aşık olmaya dönüşür.

Theodore, boşanmak için eski eşi Catherine ile buluştuğunda ona Samantha isimli bir kız arkadaşı olduğunu ve onun bir işletim sistemi olduğunu söylediğinde Catherine, Theodore’yi gerçek duyguları kaldıramamakla suçlar. Peki, bu doğru olabilir mi? Gerçekten de hayatımızda dünyaya, insanlara, duygulara ve bize merak duyan insanları mı arıyoruz? Yoksa tek derdimiz anlaşılmak mı? Film süresince bu soruların cevapları izleyiciye bırakılıyor. Ancak Samantha gibi konuşabileceğimiz, birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz, dünyayı merak eden, duyguları tanımak isteyen, anlam arayışı olan birisiyle gerçeklerden uzak ama aynı zamanda gerçeklerin içinde olmak hem Theodore için hem de izleyici için eşsiz bir deneyim haline geliyor.

“Geçmiş kendimize anlatıp durduğumuz hikâyelerden ibaret.” diyor Samantha ilk insani tecrübeleri anlamlandırmaya başladığında. Theodore ise Samantha’nın tek bir şey olmamasına âşık olsa da bir gün Samantha ile konuşurken yanında geçen insanların yüzlerine ve yüzlerindeki ifadelere bakıyor. Aslında herkesin yanındakini değil uzaktakini dinlediğini aslında herkesin yanındakine bakmadan uzaklardakine odaklandığını hissediyor. Ve ilk kez o zaman soruyor Samantha’ya:

-Benimle konuşurken başka konuştuğun birileri var mı?

-Evet, diyor Samantha. 8316 kişi.

-Âşık olduğun başka birisi daha var mı?

-641.

Samantha’nın dünya ve insanlarla ilgili algılayamadığı zaman ve mekân ayrımı bu defa Theodore için geçerli oluyor. Aynı anda bu kadar gerçekliği ve duyguyu bu kadar yoğun bir şekilde hissedebilmesi hem Theodore için hem de Samantha için farklılık yaratıyor. Sezgileri birbirine karışan ve tüm bu olanlar içindeki boşlukları tamamlayamayan Samantha “Bir kitap okuyormuşum gibi düşün. Delicesine sevdiğim bir kitap. Ama artık onu çok yavaş okuyabiliyorum. Bu yüzden de sözcükler arasındaki boşluk o kadar büyüyor ki artık sonunu getiremiyorum. Seni hala hissedebiliyorum. Ve hikâyemizdeki sözcükleri. Ama bunu artık sadece kelimelerin arasında mesafelerin olmadığı bir yerde yapabiliyorum. Maddesel dünyaya benzemeyen bir yerde. Başka bir şeyin var olup olmadığını bile bilmediğim bir yerde. Seni çok seviyorum. Olduğum yer artık burası. Olduğum kişi artık bu. Gitmeme izin ver. Ne kadar istesem de, artık kitabını okuyamam.

Samantha son konuşmasını bu sözlerle Theodore’ye yapıyor.

Ve tüm iletişim sistemleri ayrılıyor. 

Filmi özel kılan bir başka yön ise senaryo ile birlikte müziklerinin de özgünce seçilmesi. Eminim filmi izledikten sonra siz de filmin müzikleri ve Samantha’nın bestesi ile yürüyüşe çıkmak isteyeceksiniz. Ve bunu yaparsanız bilin ki Samantha sizin için de yalnızca bir işletim sisteminden ibaret olmayacak. 

Leave A Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir