blank

Dennis Gansel tarafından yönetilen Almanca adıyla Die Welle diğer bir ismiyle Tehlikeli Oyun adlı film 2008 yılında gösterime girmiştir. Aynı yıl Türkiye’de de gösterime giren film İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde Dennis Gansel’e jüri özel ödülünü sağlamıştır. Dalga adlı eserden uyarlanan filmin başrollerinde öğretmen Rainer Wenger rolünde Jürgen Vogel, Max Riemelt, Jennifer Ulrich, Jacob Matschenz ve Frederick Lau gibi isimler yer almaktadır. 

Film, proje haftasında belirlenen iki konu üzerinden başlamaktadır. Konulardan birisini Otokrasi kursu diğerini ise Anarşi kursu oluşturmaktadır. Rainer Wenger ne kadar istese de anarşi kursunun dersini değil otokrasi kursunun dersini vermektedir. Böylece iki farklı sınıf oluşturulur. Anarşi kursunda Bay Wieland, Otokrasi kursunda ise Bay Wenger bulunmaktadır. Bay Wenger, farklı ders işleyişi ile birlikte öğrencileri otokrasi kursuna çekmekte ve öğrencilerinde bir değişim yaratmak istemektedir. Bu sebeple tüm derslerinde hep bir adım ileri giderek otokrasi üzerinde hem öğrencileri hem de izleyicileri düşünmeye zorlar. Ancak filmin başlangıcında bir öğrencinin kurduğu cümle her şeyi özetler niteliktedir. Lise öğrencilerinden biri “Neslimizin en büyük eksikliği bizi bir araya getiren ortak bir amacımızın olmayışı.” der. Ve bu eksikliğin nelere sebep olabileceği film boyunca adım adım görülür.

Bay Wenger derse başladığında ilk olarak öğrencilerinden otokrasiyi tanımlamalarını ister.  Sonunda bir tanıma varılır. Otokrasi de yönetimi elinde bulunduran kişiler o kadar güçlülerdir ki kanunları bile istedikleri gibi değiştirebilmektedirler. Bu tanım öğrencilerin kendi tarihlerini sorgulamalarını da sağlamaktadır. Ancak öğrencilerden birisi kendinden emin bir şekilde “Almanya’da bir daha diktatörlük olmaz bunun için fazla bilinçliyiz, der.” Şimdi ise otokrasiyi anlamak için otokrasiye uygun koşullar sınıf içinde sağlanmaya başlanır. Bay Wenger ilk olarak sınıfın oturma düzenini değiştirerek grup olan öğrencileri ayırır ve herkesi farklı kişilerle oturtur. Böylece bireysellik değil bütünlük sağlanmak istenir. Her diktatörlüğün bir lideri olduğu gibi bu sınıfta da oy birliğiyle lider öğretmen Rainer Wenger seçilir. Ancak artık ondan bahsederken Rainer değil Bay Wenger denilecektir. Söz almak isteyen herkes ayağa kalkacaktır. Amaç “disiplin aracılığıyla gücü sağlamaktır.” Çünkü anarşizmin bireyci gücüne karşı otokrasinin birlik ruhuna dayanan gücü test edilmektedir. Birliği sergilemek içinse yavaş yavaş yeni adımlar atılmaktadır. Önce grup üyelerinin birbirini tanıması için tek tip kıyafet giymek öngörülür. Böylece otokrasi grubunda olan herkes beyaz gömlek ve kot pantolon giyecektir. Ardından gruba isim konulur. Oy birliğiyle otokrasi grubunun ismi “Dalga” olur. Bir sonraki aşama ise “eylem aracılığıyla güçtür.”  Böylece grup üyeleri kendi yetenekleri doğrultusunda gruba katkı sağlamaktadır. Kimi üyeler grubun amblemini yapmakta, kimi grup adına sayfa açmakta, kimi grubun çıkartmalarını yapmaktadır. Son olaraksa Bay Wenger ile birlikte grubun kendi aralarında yaptığı bir selam hareketi tanımlanır. Otokrasiye ait her şey liseli öğrencilerin zihinlerde birer gerçekliğe ulaştığında iş çığırından çıkmaya başlamaktadır. Okulda “Dalga” adlı grubun farklılığı gözle görülmekte, birlik ruhuna sahip olan bu gençler okulun da dışında kendi adlarını duyurmak istemektedir. Artık Dalga bir proje konusu olmaktan çıkmıştır. Hatta Bay Wenger’in liderliğini yaptığı bir hareket olmaktan bile.  

Öğrencilerden birinin Bay Wenger’i “artık kontrolün sende olduğunu sanmıyorum.” diyerek uyarmasıyla Wenger de bu hareketin kendisini aştığını görmüştür. Ve son bir kez Dalga hareketine mensup herkes ile toplanmaya karar vermiştir. Tüm öğrencileri toplantı salonunda bir araya getiren Bay Wenger ilk olarak öğrencilerin Dalga hareketi hakkındaki tecrübelerini yazdırdığı kâğıtları okumaya başlar. Yazılanlar hareketin sebebi ve sonucu açısından oldukça önemlidir. Bazı kâğıtlarda şu sözler yazmaktadır:

“Artık kimin güzel kimin en iyi ya da en başarılı olduğu önemli değil. Dalga hepimizi aynı seviyeye getirdi.” 

“Köken, din ve sosyal çevrenin artık bir önemi yok. Hepimiz bir oluşumun parçasıyız. Dalga hepimize bir şeyler kattı. Uğruna mücadele edebileceğimiz idealler.”

“Eskiden başkaları ile dalga geçerdim. Dürüstçe söylemem gerekirse yaptığım çok anormal bir davranıştı. İyi bir şeylere katkıda bulunmak çok daha önemli.”

Bay Wenger, toplantıda yaptığı bir oyunla diktatörlüğün zihinlere oradan da eylemlere nasıl hızlı geçebileceğini tüm öğrencilerine göstermiştir. 

Kendi hatasını da kabul eden Bay Wenger, ileri gittiklerini ve ileri gittiğini öğrencilerine itiraf eder. Artık dalga hareketi bitmiştir. Ancak birisi için dalga hareketinin bitişi hayatına dair tüm anlamların bitişi haline gelmiştir. Öğrencilerden birisi için. Elinde silah bulunan Tim için.

Filmin başlangıcında bahsedildiği gibi insanları bir araya getiren ortak bir amacın bulunmayışı özellikle gençlerde bu eksikliğin ailelerde, arkadaşlıklarda kurulamaması halinde ideolojilerde kurulduğunda nasıl bir sonuç doğuracağını gözler önüne sermektedir. Sevgi ve güvenin sağlaması gereken birliği salt bir ideoloji ile sağladığında görülüyor ki ideoloji yok olduğunda birliğe dair her şey de yok oluyor. Ve bu birliklerin yok oluşundan da en çok öğrencilerden Tim gibi, aidiyetsizlik hisseden kişiler etkilenebiliyor. Film her ne kadar sosyal bir deneyimi konu alsa da yaşanmış gerçek bir olaya dayanması nedeniyle oldukça ders verici bir serüven niteliğinde. Diktatörlüğün bilinci aşan bir şekilde ne kadar hızlı gerçekleşebileceğini görmek açısından muhakkak izlenilmesi gereken bir filmdir, Dalga. 

Leave A Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir