946 Nobel Edebiyat Ödülü’ne sahip olan Hermann Hesse, Siddhartha ile bir Hint masalını bizlere sunuyor. Yazarın Doğu edebiyatı ve mistisizme olan tutkusu ve arayışı adeta Siddhartha ile bütünleşiyor. Bu bütünleşmede okuyucu ise soluksuz olarak kendisini Siddhartha’da görüyor.
Siddhartha, bir Brahmanın oğlu olarak dünyaya gelir. Çocukluğundan beri birlikte olduğu arkadaşı Govinda’yla sağlam bir dostluğu vardır. Ancak Siddhathta, zekâsı, ateşli düşünceleri ve iradesiyle hep bir farkındalık taşır ve bilir en yakın dostu Govinda, Siddhathta asla sıradan bir Brahman olmayacaktır. Düşünceler zihne ilk fitilini attığında Siddhartha artık evine, çevresine, ailesine sığmamaya başlar ve bilmenin o doyumsuz açlığıyla birlikte kendi yolunu bulmak için yola düşmek ister. Bunun için Siddharta’nın yolu evden ayrılmasıyla şekillenir. Evden ayrılışı elbette kolay olmayacaktır. Ancak Siddharta’nın kendisini kendi doğrularıyla bulma isteği öyle iradelidir ki babasını ikna eder ve kendi doğumuna uğurlanır. Babası yalnızca şu cümleleri söyler ona : “Baktın ki ormanda mutluluğa kavuştun, dön gel ve öğret bana mutluluk neymiş. Düş kırıklığına mı uğradın, yine dön gel, yine seninle birlikte Tanrılara sungular sunalım (…)” O günün akşamına dostu Govinda ile birlikte yola koyulur Siddhartha. Çileci Samanalarla birlikte yeni bir öğretiye yeni bir yaşama ve yeni bir kimliğe yol açarlar. Samana kurallarına göre oldukça zor koşullarda da yaşamaya alışan Siddhartha için hala o gizli bilgi oluşmuş değildir. O açlık hiçbir şekilde azalmamış ve hiçbir şekilde dolmamıştır. Sonunda anlar Siddhartha kimse öğretiyle kurtuluşa kavuşamaz! Ancak bu yolculuk sırasında öğretileri ile kendisine birçok mürit edinmiş Buddha ile karşılaşırlar. Dostu Govinda, Siddhartayı da peşine takarak o ulu kişi ile tanışmaya gider. Siddharta bu kişiden oldukça etkilense ve onu hiç unutamayacağı bir kimlik olarak saysa da orada da barınamaz ve dostu Govindayı orada bırakarak devam eder kendi açlığını aramaya. Bu açlığı ise şu şekilde belirtir Siddhartha: “Ve dünyada kendim kadar, Siddhartha kadar az bildiğim başka hiçbir şey yok!”

Kitabın ikinci bölümünde Siddhartayı başka bir hayat ve bambaşka insanlardan edindiği öğretiler beklemektedir. Artık başka bir yol ve hiç bilmediği insanlar arasında kendisini aramaya başlar. Bu dönem artık bilginlerin ya da öğretilerin yolundan gitme yolu değil yanlışların yolundan gitme yoludur. Maddi olandan çıkarım yapma, yanlışın da hayatımızda olması gerektiğini belirten bir yoldur. Siddharha’nın bu yolu her okuyucunun biraz daha kendisini barındırdığı bir yoldur. İlk olarak bir hayat kadınının yanına gidiyor Siddhartha, ismi Kamala. Ondan hayata, insanlara ve cinselliğe dair birçok şey öğreniyor. Ardından çok zengin bir tüccardan ticareti ve para kazanmayı öğreniyor. Çilekeş Samanaların yaşamının tam tersine oldukça pahalı elbiseler giyiyor, bedeni mühimleşiyor. Bu ikinci yolu şöyle özetleniyor Siddhartha’nın: “Başka bir pislik kalmış mıydı kendini pisletmediği, bir günah kalmış mıydı işlemediği, bir budalalık kalmış mıydı başvurmadığı, ruhunu ıssız çöle çeviren bir adım kalmış mıydı atmadığı?”
Uzun yıllar Kamala ile birlikte yaşayan Siddharhta bir gece hiç kimseye haber vermeden her şeyi bırakıp gider. Uzaklaşır oradan ve yine kendi doğumuna doğru seyir alır yollarda. Bu gidişe hiç şaşırmaz Kamala çünkü zaten gitmek için gelmiştir Siddharta da. Bir kayıkçının barınağına yoldaş olur son seferinde, Vasudeva ile tanışır. Onun ırmak ile arasındaki diyalogdan birçok şey öğrenir. Ve sonunda bir oğul çıkagelir bu barınağa. Gözleri aynı Siddharthaya benzeyen annesinin ismi Kamala olan… Siddhartha hemen tanır oğlunu ve sonradan öğrenir ki Kamala hayat kadınlığını bırakmış kendini ulu bilginin yoluna adamış her şeyden elini ayağını çekmiş bir tek çocuğuyla ilgilenmiştir. Gezi sırasında karşılaşırlar Kamala ve Siddhartha ancak Kamalanın ölümü ile birlikte çocuğa bakmak Siddharthaya düşmektedir. Annesinin yanında oldukça zengin bir hayat yaşayan ve her istediği olan bu küçük çocuk mizaç olarak babasının tam zıttı olsa da küçük bir barınakta birlikte yaşarlar. Siddhartha kendisini asıl bu yolda bulmakta ve oğlunu yetiştirirken kendi öz bilgisine ulaşmaktadır. Barınakta birlikte yaşadığı dostu Vasudeva uyarır Siddhartha’yı “Vaktiyle işlediğin budalalıkları, oğlunu bunlardan sakınmak için mi işlediğine inanıyorsun?”
Siddhartha bir zamanlar kendi yoluna gidebilmek ve kendisini doğurabilmek için babasını bırakıp çıktığı yola şimdi kendi oğlunu salıyordu. Çünkü artık öğrenmişti gerçek bilgiyi “Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremezdi.” Herkes kendi yolculuğunda kendi doğumuna ulaşıyordu. Çünkü tek bir doğru yanlışı da içerisinde barındıyordu. Çünkü zıtlık dediğimiz her şeyin toplamı aslında doğru bilgiyi ve öğretiyi bizlere sunuyordu. Böylece çıktığı yolu tamamlamış oldu Siddhartha. Ve bizler de.